Loading...

Taksicilikten dünya basınına


   Bazen banklarda, bazen otobüs duraklarında, bazen otoyollarda, ama öylece sokakta. Onlar bu dünyanın görülmeyen yüzleri, duyulmayan sesleri. Çoğu zaman yüzlerine bakmadığımız, konuşmaya korktuğumuz, hatta ayıpladığımız. Görünce halimize şükrettiğimiz, kısa bir an üzüldüğümüz fakat hemen hayatımıza devam ettiğimiz. Bazen evsiz bir adam, bazen acıdığımız bir sokak çocuğu, bazen linçlediğimiz bir hayat kadını. 
   Bazen hepimiz onların hayatını oldukça merak ediyoruz. Belki yanlarına gidip konuşmak istiyor, fakat bu cesareti kendimizde bulamıyoruz. Zaten ne duymayı umuyoruz ki? Bende hayatım boyunca bu hayatlara, sebebini bilemediğim kadar ilgi duydum. Çok sevgili Yasemin hocam, bölüm şeflerimizden, bir gün bize birini anlattı. Cesaretini ve vicdanını oldukça takdir ettiğim, çok  sevgili Şevket Şahintaş'ı. 
    Bende birazdan sizi onunla tanıştıracağım. Geceleri taksiye çıktığı bir gün, kulak verdiği seslerin peşinden giden, bundan sonraki hayatını o sesleri duyurmaya adıyan koca yürekli bir abimizle. 
   Merakıma yenik düşüp hemen araştırmaya koyuldum. Kişisel hesabını bulup, onunla iletişime geçtim. Sağolsun beni kırmadı, okulumuza geldi. Beraber çok keyifli bir söyleşi yaptık. Bize öyle yüzler gösterdi ki, insanlığımızdan utandık. Şimdi sizle yaptığımız röportajı paylaşıyorum.

   ....

   Türk fotoğraf tarihinde bir ilk oldu ve dünyada büyük ilgi gördü. Fotoğraf çekmeye başladığı daha ilk yıllarda, St. Petersburg'ta "Çağdaş Türk Fotoğrafçıları" adlı etkinlikte Türkiye'yi temsil etti. Fotoğrafları üniversite arşivlerine girdi. Türkiye'de birçok gazete ve dergilerde röportajları ve fotoğrafları yayımlandı.

    Çarpıcı fotoğraflarıyla dünya basınında adından söz ettiren belgesel fotoğrafçı Şevket Şahintaş, taksicilikten fotoğrafçılığa doğru ilerleyen hikayesini ve merak edilenleri yanıtladı. Şahintaş şu sıralar, "Sokağın Çocukları" adlı belgeselini yayınlamaya hazırlanıyor. 

   St. Petersburg'ta "Çağdaş Türk Fotoğrafçıları" adlı etkinlikte Türkiye'yi temsil etti. Fotoğrafları üniversite arşivlerine girdi. Türkiye'de birçok gazete ve dergilerde röportajları ve fotoğrafları yayımlandı. Almanya'da çeşitli radyolarda söyleşileri dinleyicilerle buluştu. Wikipedia istatistiklerine göre dünyada en çok aratılan 4 Türk fotoğrafçıdan biri oldu. 20 Şubat 2008'de CNN Türk kanalında ilk televizyon belgeseli yayınlandı. 2008'de Alman Der Spiegel Online'da röportajı ve fotoğrafları yayınlandı. 8 Eylül 2009'da İstanbul'da "Gecenin Öteki Yüzü" isimli ilk sergisini gerçekleştirdi. 6 Ekim 2009'da CNN İnternational röportajı ve neden fotoğraf çektiğini anlatan kısa bir belgeseli yayınlandı. 14 Ekim 2010'da, yönetmenliğini Erdem Murat Çeliker'in yaptığı, çekimleri 2 yıl süren ve fotoğrafa başlama hikayesini konu alan sinema belgeseli "Herkes Uyurken", Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde en iyi ilk belgesel ödülünü aldı. 16 Mart 2010'da Almanya'da Zoom Europa Arte tv kanalında belgeseli yayınlandı. Almanya Deutsche Welle Televizyon kanalında belgeseli yayınlandı. Ara Güler ve Şevket Şahintaş ile yapılan röportaj ile iki fotoğrafçının hayata ve fotoğrafa bakışı, London College of Communication'da foto muhabirliği ve belgesel fotoğafçılığı master programı olarak yayınlandı. 
... 

"DENKLANŞÖRE KALBİMLE BASTIM" 
Şevket bey fotoğraf çekmeye nasıl başladınız, nereden aklınıza geldi?
               
  2004 kış ayıydı. Geceleri taksi şoförlüğü yapıyordum. Müşteri beklerken, sokakta uyumaya çalışan insanları fark ettim. Daha önce sokakta yaşayan insanlar ne yapar, nerde yatar diye pek düşünmemiştim. Uyurken değişik sesler çıkarıyor, inliyorlardı. Onlara yardımcı olmak, seslerini duyurmak istedim. Düşündüm ki, birçok fotoğraf karesini tuğla gibi üst üste dizersem mutlaka birileri fark eder. Kompakt bir fotoğraf makinesi aldım ve İstanbul'un gece hayatını fotoğraflamaya başladım. 

Onları fotoğraflarını çekmeye nasıl ikna ettiniz?
 
  Sokakta yaşayan insanların hayvanlarla arası çok iyidir. Böyle birini gördüğümde yanına yaklaşıp, köpeğinin ne kadar güzel olduğunu söylüyordum. Köpeğinin fotoğrafını çekmek istediğimde çok seviniyordu. Sonra " İkinizi  beraber çekebilir miyim" diye soruyordum. Genelde izin veriyorlardı. Bazen fotoğrafını çekmek istediğim birini görünce, yanına yaklaşıp çakmak soruyordum. Bunun karşılığında bende ona bir sigara uzatıyordum. Bu şekilde muhabbet açılıyordu. 
 
Onlara bu kadar nasıl yaklaşabildiniz? Korku olmadı mı içinizde?

  Koktum, korkmadım diyemem. Fakat onların sesini duyurabilme isteğim korkularımın önüne geçti. Onlar için bir şeyler yapmayı gerçekten istedim. Amacım her zaman buydu. Bu yüzden bu yola gözüm kara girdim, hazırlıklıydım. Altı sene boyunca fotoğraf çekmeye devam ettim. 

Fotoğrafını çektiğiniz insanlarla görüşüyor musunuz?

   Çok fazla yakın olmamaya çalışıyorum. Fotoğraf çekmeye başladığım ilk yıllarda çok fazla üzülüyordum. İki sene depresyondaydım. Yakın olsam benim için daha da zor olurdu. Arkadaşımı sokakta bırakıp eve gitmek dayanılmaz olur. 

 Çektiğiniz fotoğrafları bir başkası çekse sizin kadar tanınır mıydı, sizin farkınız nedir?

   Fotoğraf konusunda herhangi bir eğitimim yok. Benim gibi sokak fotoğrafları çeken fotoğrafçılar var. Fakat pek ön plana çıkmadılar. İnsanları en çok taksici oluşumun etkilediğini düşünüyorum. Ama bir de şöyle bir şey var, fotoğraf çekerken önceliğim hep onlara yardımcı olabilmekti. Durumlarına gerçekten üzülüyordum. Bu bağlamda denklanşöre biraz da kalbimle bastım. 

Fotoğraflarınızı gördükten sonra onlara birilerinin yardımı dokundu mu, sizce ne yapılabilir? 

   Dokundu mu bilmiyorum, umarım dokunmuştur. Fakat en azından, onların da var olduğunu gösterdim. Şimdilerde Ufuk Kıray ile belgesel çekmeye başladık. Artık insanlar sadece onların fotoğraflarını görmeyecek, hayat hikayelerini de dinleyecek. Yurttan kaçan ve sokaklarda yaşayan çocukların hayat hikayelerinde bir ortak nokta var. Çoğu, yurttan büyük çocukların şiddeti yüzünden kaçmış. Dayak yemektense sokak daha iyi diyorlar. Eğer yurtta birbirine yaşça yakın çocuklar olsaydı, kaçmazdık diyorlar. Çözüm aslında bu kadar basit şeylermiş. 

....

  Buraya kısa bir ek bigi vermek istiyorum. Bu röportajı yaptığımızda, yıl 2019'du. Şevket Şahintaş şu sıra Youtube kanalına bu konuyla ilgili bir çok video yüklüyor. Vaktiniz varsa onlara da bir göz gezdirmenizi tavsiye ediyorum.
   Bir keresinde, ben 11-12 yaşındayken kaybolmuştum. Kendisiyle ilk o zaman tanıştık. Beni taksisiyle otobüs durağına kadar bıraktı. Bunu çok sonradan hatırladım ama rezil olmamak için ona anlatmamıştım.